14 Mart 2012 Çarşamba

Öfke ve Hüzün - Düşündürücü hikayeler, Jorge Bucay

Bir zamanlar...
muhteşem bir göl varmış.
Kristal gibi saf sularında akla hayale gelecek tüm renklerdeki balıklar yüzer, yeşilin binbir tonu yansırmış...

Ta ki bu sihirli ve berrak göle Hüzün ile Öfke, aynı zamanda banyo yapmaya gelene kadar.
İkisi de giysilerini çıkarmışlar, göle çırılçıplak girmişler.

Öfke’nin acelesi varmış (Öfke’nin her zaman acelesi vardır ya), nedenini bilmediği halde çarçabuk yıkanmış, sonra daha da aceleyle sudan dışarı fırlamış...
Öfke körmüş, en azından gerçeği açıkça ayırt edemezmiş. Bu nedenle çırılçıplak ve aceleyle sudan fırladığında, eline ilk geçen giysiyi üzerine giymiş...
Ve bu giysi onun değil, Hüznünkiymiş.
İşte böyle üzerine Hüzün geçiren Öfke çekip gitmiş.

Çok dingin ve çok aklı başında, her neredeyse orada ilelebet kalmaya niyetli Hüzün de banyosunu bitirmiş, hiç mi hiç acelesi yokmuş, daha doğrusu zamanın geçtiğinin bilincinde değilmiş, tembelce yavaş yavaş gölden çıkmış.
Kıyıda giysilerinin olmadığını fark etmiş.
Hepimizin bildiği gibi hüznün hiç hoşlanmadığı bir şey varsa, o da çıplak olmaktır. Çıplak kalmamak için öfkenin kılığına giren hüzün bu nedenle öfkeliydi: Hüznünü örtüyor, ıstırabını gizliyor, güçsüzlüğünü hissetmiyordu.
Anlatırlar ki, bu olaydan sonra, insan kör, zalim, korkunç, kızgın Öfke’yle karşılaştığında çoğu kez şaşırır. Ama kendimize zaman tanır ve iyice bakarsak, gördüğümüz Öfke’nin bir kılıktan ibaret olduğunu fark ederiz. Bu Öfke kılığının ardında aslında Hüzün gizlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder